DİŞLERE FLOR JEL UYGULAMASI

Flor yeryüzünde yaygın olarak bulunan bir mineraldir. Bazı su kaynakları ve gıdalarda da flor bulunmaktadır. Flor iyonu vücutta en çok kemik ve diş gibi sert dokularda birikmektedir. Flor uzun yıllardır koruyucu diş hekimliği alanında kullanılmakta olup sistemik yollarla alınan florürlerin etkisi çok az iken, asıl etkisi yerel uygulamalarla oluşmaktadır. Flor, dişte kaliteli bir mine oluşumuna katkıda bulunmakta, bu tabakanın çözünürlüğünü azaltmakta ve zararlı asitleri durdurmaktadır.

Flor yeryüzünde yaygın olarak bulunan bir mineraldir.Bazı su kaynakları ve gıdalarda da flor bulunmaktadır.Flor iyonu vücutta en çok kemik ve diş gibi sert dokularda birikmektedir.Flor uzun yıllardır koruyucu diş hekimliği alanında kullanılmakta olup sistemik yollarla alınan florürlerin etkisi çok az iken, asıl etkisi yerel uygulamalarla oluşmaktadır.Flor, dişte kaliteli bir mine oluşumuna katkıda bulunmakta,bu tabakanın çözünürlüğünü azaltmakta ve zararlı asitleri durdurmaktadır.

Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yüksek oranda görülen ağız diş hastalıkları oluşmadan önlenebilen hastalıklar grubuna girmektedir ve genel sağlığın bir parçası olan ağız diş sağlığı yaşamsal fonksiyonların korunması ve yaşam kalitesinin devamı açısından büyük önem taşımaktadır. Çocuklarda görülen ağız diş hastalıkları, özellikle diş çürükleri okul başarısını ve çocuğun kendine güvenini olumsuz yönde etkilemektedir. Flor jel uygulamasında amaç öğretmen ve velinin dikkatini çekebilmek, diş yapısını kuvvetlendirmek, çürüğe karşı direnç kazanılmasını sağlamak, çocuğa fırçalama alışkanlığını kazandırmak , diş minesini güçlendirmek, yeni çıkan özellikle birinci azı dişlerini kuvvetlendirmek ve mevcut çürüklerin çürüme hızlarını azaltabilmektir.

Flor jel uygulamasında kuru diş fırçasına mercimek tanesi kadar flor  jel koyulur ve 2 dakika süre ile dişler fırçalanır. Flor jel kesinlikle yutulmaz ve süre sonunda ağızdaki jel 2 dakika boyunca tükürülür. Flor jel ile yapılan diş fırçalama işleminden sonra 30 dakika boyunca hiçbir şey yenilmez yada içilmez. Güvendiğim Diş hekimleri ile etüd ettim…Bazıları yararının olmayacağını, bazılarının mutlak 6 ayda 1 uygulanması gerektiğini, Bir kere uygulamanın yararlı olmayacağını, bazıları ise yararlı olduğunu söylediler. Karar sizin…

DR.SD GIDA KOMBİNASYONU

METABOLİZMA PRENSİPLERİ İLE ÇALIŞAN, ÜRÜNLERİ İSTEDİĞİNİZ KADAR YİYEREK ZAYIFLAMAYI SAĞLAYAN BİR GIDA KOMBİNASYONU..ASLA BİR DİET DEĞİLDİR.

DR.SD GIDA KOMBİNASYONU

Bedenimiz, bir büyük kudretin , gerçekten de vücut bulmuş şeklidir…Her zerresinden ,Her hücresine belirlenmiş bir prensiple çalışır…  Asıl olan bedenin çalışma prensiplerine saygı göstererek,  Kişinin ,ruhsal,bedensel,sağlığını bozmadan, ona ait olan sosyal  yaşamı kısıtlamadan, kişinin arzu etmediği kilolardan kurtulması, daha sağlıklı, daha zinde ve daha moralli yaşaması ,kaybetmiş olduğu kiloları misliyle geri almaması için, önce kendimde uyguladığım, daha sonra yüzlerce kardeşimizde uyguladığım.  “DR. SD GIDA KOMBİNASYONU’ Bu denli inanarak, iddia ile söylüyorum ki, Daha iyisi bulunana dek, Bir numaradır…

Burada asıl olan, Tıp İlminin babası saydığımız, Hipokrat’ın ‘’Primum  non nocere’’(ÖNCE ZARAR VERME)prensibinden taviz vermemektir. ‘’Dr.SD GIDA KOMBİNASYONU ASLA BİR DİET DEĞİLDİR’’  Diet’in adı bile kişinin ,ruh sağlığını bozucudur…)) Kalori dietleri  veya bilinen onlarca diet, geçici bir süre ,nefsi kontrol altına alarak,Ruha eziyet çektirerek , kilo kaybettirebilir… sağlam iradelerde 10 larca kiloda kaybettirebilir, Kombinasyon sona erip, bu kilolar kaybedildikten sonra,bu sizin yaşam tarzınız olmadığı için, acı çekerek,dirhem dirhem Kaybettiğiniz kilolar, çılgın bir hızla bedeninize geri döndüğü gibi, Üstüne de kilo alırsınız..

Kalori mantığı ile yapılan ,veya her nevi diet  sonrası  kilo kaybetmeyi  başarma oranı  iradeye Bağlı olarak değişir,Fakat  2 yıl içinde o kiloyu koruyanların oranı %11  ,ömür boyu koruyanların  oranı ise% 6 ‘dır…

Dr.SD GIDA KOMBİNASYONU İSE ASLA BİR DİET DEĞİLDİR.  TABİ Kİ, MUCİZEDE DEĞİLDİR…BELİRLİ PRENSİPLER ÜZERİNE ÇALIŞIR, HER GÜN ‘’BAKLAVA BÖREK YİYEREK KİLO VERMEYİBEN HENÜZ ÇÖZEMEDİM… 
HEM BİLİYORSUNUZ Kİ , İNSAN PSİKOLOJİSİ YASAĞA MEYL EDER, BEN SİZE HER GÜN BAKLAVA BÖREK YİYİNİZ DESEM, RÜYANIZDA SALATALIK, DOMATES,ELMA GÖRMEYE BAŞLARSINIZ:)
SD. GIDA KOMBİNASYONU İLE SÜRATLE KİLOLARINIZI KAYBEDECEK, VÜCUDUN , İŞLEYİŞ MANTIĞINI ÖĞRENDİKTEN SONRA O KİLOYU ÖMÜR BOYU KORUYACAKSINIZ…

Tekrar ederek söylüyorum,Kendinize İnanırsanız ve Bana da inanırsanız…Birlikte kiloları, bedene bir daha dönmemecesine uğurlarız.
Bu bir ekip işidir, Kombinasyonu uyguladığınız dönemde, Size her noktada, her an, çalışma Disiplinine , İnsan sevgisine ve empati yapabilme becerisine ,gıpta ile baktığım. Demet Gessner hanım yardımcı olacaktır…İdeal  kilo diye bir şey yoktur… İdeal kilo, beyninizin bedeninize yalan söylemediği kilodur…

GENİŞ BİLGİ VE GÖRSEL İÇİN FACEBOOK DR.SD GIDA KOMBİNASYONU GRUBUNA ÜYE OLUNUZ. AYNI ZAMANDA WEB  SİTEMİZDE  VİDEO GALERİSİNDE DR.SD GIDA  KOMBİNASYONUNU MUTLAK SEYRETMENİZİ ÖNERİRİM

Saygı ve Dualarımla…

DR.SD GIDA KOMBİNASYONU
                                                 

UZ DR.SAVAN GÜNAY
                
T:   0 242 290 83 24 – 0543 348 81 32 (Demet GÜNAY)

TÜRKİYE/ANTALYA

ÇOCUK VE ERİŞKİNDE UYKU DÜZENSİZLİĞİNDE MELATONİN

Vücudumuzun biyolojik ritmini ayarlayıcı, anti-oksidan, yaşlanmayı geciktirici özellikleri olan melatonin hormonu gece salgılandığı için ,Karanlıklar hormonu olarak da bilinir.

KARANLIKLAR HORMONU MELATONİN…
Melatonin hormonunun beynin orta kısmında bulunan pineal bezi tarafından salgılanan bir hormon olduğunu söyledi.Bu hormonun üretimi ve salınımının karanlık ile başladığı ve aydınlık ile sona erdiğini kaydeden Başaralı, “”Gece saat 23.00 ile 05.00 arasında salgılanan bu hormon 02.00-04.00 arasında en yüksek değerlerine ulaşır. Aydınlık döneminin uzaması veya aniden ışığa çıkılması melatonin üretimini durdurur. Hücrelerimizi yenileyici, bağışıklık sistemini düzenleyici, vücudumuzun biyolojik ritmini ayarlayıcı, anti-oksidan, yaşlanmayı geciktirici özellikleri olan melatonin hormonu gece salgılandığı için ’karanlıklar hormonu’ olarak da bilinir”” Dünyada halen bilinen en iyi antioksidandır…Işık teması olmayan görmeEngellilerde gören kişilere göre 3 kat daha fazla salgılanır..Görmeyenlerde Kanser riski%1 dir. Ve Dikkat ederseniz görmeyenler,yaşlarına göre daha genç dururlar… Aynı zamanda okyanus ötesi seyahatlerde Jetlag’ın engellenmesinde kullanılır…Seratonin uyandırır…Melathonin uyutur…

ÇOCUKLARIN UYUDUĞU ODALARDAN GECE LAMBALARINI KALDIRIN
Melatonin hormonunun büyüme hormonunu artırıcı ve ergenliği başlatıcı özelliklerinin de olduğunu biliyoruz, “”Işık melatonin salınımını engeller. Işığı sevmeyen, ışıkla karşılaştığında salınımı engellenen melatonin için yatak odalarımızdan özellikle çocuklarımızın uyuduğu odalardan gece lambalarını kaldırmamız gereklidir. Çocuklarda büyümeyi artırıcı bir hormon olan melatoninin sağlıklı yaşam için çok önemlidir. Melatonin hormonu yeterince salgılanamazsa vücut direncimiz düşer, çünkü hücrelerimiz yeterince yenilenemez. Vücudumuzun biyolojik saati korunup, ritmi ayarlanamaz ve jetlag diye tanımlanan ve genellikle uzun süreli uçak yolculuklarından sonra görülen klinik bulgular ortaya çıkar. Bunlar uykusuzluk, yorgunluk hissi, iştahsızlık, hazımsızlık, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, reaksiyon zamanında uzama, hafızada azalma gibi bulgulardır”” şeklinde konuştu. Depresyonda da melatonin hormonunun azaldığını, dolayısıyla depresyon tedavisinde kullanılan birçok ilacın melatonin seviyesini artırmaya etkisi olduğunu belirtilir.., “”Bu hormonu artırmak için, karanlıkta uyumalıyız. Uyurken mutlaka kullanmak gerekiyorsa solgun ve kırmızı ışık tercih etmeliyiz. Mümkünse gece çalışmalarını gündüze kaydırmalıyız. Stres, üzüntü, öfkeden uzak durmalıyız. Alkol, sigara, kahve, fazla çay tüketmemeliyiz. Uykudan önce egzersiz yapmamalıyız. Bu Hormon ;Bebekler için de bu hormon çok önemlidir. Özellikle ilk 3 aya kadar bebekler melatonini anne sütünden karşılar. Eğer annede eksikliği varsa, sütte dolayısı ile bebekte de melatonin seviyesinde düşme görülür. Yapılan araştırmalar, anne sütünde bu hormonunun en fazla yükseldiği zaman akşam saatleridir. Melatonin, bebeklerde sancı, uykusuzluk, alerjik problemleri engellemektedir. Melatonin Salgısını Arttıran Yiyecekler yukarıda belirttiğimiz gibi triptofan aminoasidi vücutta melatonin ve seratonin sentezi için kullanılır. Bu yüzden vücutta yeteri kadar triptofan olmadığı zaman da melatonin salgısı düşebilmektedir. Triptofan içeren yiyecekler :Et, balık, peynir, muz, çilek, elma, portakal, böğürtlen, fıstık, ceviz, antep fıstığı,  badem, kestane,  patlıcan, ıspanak, brokoli, bezelye, yosun, lahana, soğan, domates, mantar, karnabahar, patates ve salatalık, kuru fasulye, barbunya fasulyesi, nohut, kabak, çemen, susam, keten tohumu ve ayçiçeği tohumlarında bulunur. Bunların dışında; Kızılcık, deve dikeni, rezene, anason, çemen, hardal ve sarı kantaron gibi gıdalarla,  çinko ve magnezyum içeren besinler de melatonin hormonu salgısını arttırlar. Özellikle bknz: Kızılcık Suyu‘nun bu konuda oldukça etkili olduğu söylenmektedir.

DOMUZ GRİBİ NEDİR? KORUNMA YOLLARI NELERDİR?

Domuz gribi ( A / H1N1 virüsü ); domuzlar arasında yaygın olan bir grip türüdür. Domuz gribi influenza A tipi bir grip virüsünün yol açtığı salgınlar yapan, bulaşıcı bir hastalıktır. Çok hafif grip belirtileriyle de seyredebilir bazen de ağır zatürreeye kadar giden ve ölümle sonuçlanabilen tabloya dönüşebilir.

DOMUZ GRİBİ NEDİR?
Domuz gribi ( A / H1N1 virüsü ); domuzlar arasında yaygın olan bir grip türüdür. Domuz gribi influenza A tipi bir grip virüsünün yol açtığı salgınlar yapan, bulaşıcı bir hastalıktır. Çok hafif grip belirtileriyle de seyredebilir bazen de ağır zatürreeye kadar giden ve ölümle sonuçlanabilen tabloya dönüşebilir.

Domuz gribi nedir?
Domuz gribi ( A / H1N1 virüsü ); domuzlar arasında yaygın olan bir grip türüdür. Domuz gribi influenza A tipi bir grip virüsünün yol açtığı salgınlar yapan, bulaşıcı bir hastalıktır. Çok hafif grip belirtileriyle de seyredebilir bazen de ağır zatürreeye kadar giden ve  ölümle sonuçlanabilen tabloya dönüşebilir.

Domuz Gribi Nasıl Bulaşır?
Domuz gribi virüsü geçirdiği değişim sonucu artık domuzdan insana ve insandan insana bulaşabiliyor, bulaşma yolu ise solunum olarak belirtiliyor. Halen devam eden salgın insandan insana bulaşma şeklinde yayılmaktadır.Kişiden kişiye genellikle öksürme, aksırma esnasında ortama yayılan ve virüs içeren damlacıklarla bulaşmaktadır. Bu damlacıklar, direkt solunum yolu ile alınabileceği gibi ortamdaki kapı kolu, masa, sandalye gibi cansız yüzeylerden eller vasıtasıyla da alınabilinmektedir. El sıkışma ile de bulaşabilmektedir. Hasta kişiler hastalık belirtileri başlamadan 1 gün önce ve hastalık esnasında 7 gün süreyle bulaştırıcıdırlar. 

Hastalık Domuz Eti Yemekle Bulaşır mı? 
Domuz gribi virüsünün 70 ºC pişirme ısısında öldüğü bilinmektedir ki bu etlerin genel pişirilme ısısıdır.  Uygun şartlarda elde edilen ve uygun şekilde pişirilen domuz etinin insana domuz gribi virüsü bulaştırmadığı düşünülmektedir.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?
Belirtiler normal grip belirtileri gibidir: ·        
Yüksek ateş (koltuk altından ölçülen 38 ºC derece ve üzeri),·        
Öksürük,·        
Boğaz ağrısı,·        
Burun akıntısı,·        
Vücut ağrıları,·        
Baş ağrısı,·        
Titreme,
halsizlik,·        
Nadiren kusma ve ishal. 

Grip Geçiriyorsunuz; Normal Grip mi, Domuz Gribi mi?
Yukarıdaki belirtiler sadece domuz gribine özgü olmadığı için tanı konulurken hastanın yakın geçmişi sorgulanmalıdır.Son yedi içinde domuz gribi A(H1N1) virüsü enfeksiyonu olan bir kişi ile yakın temasta bulunmak ya da,Son yedi gün içinde insandan insana geçtiği saptanan domuz gribi A(H1N1) vakasının olduğu bir ülkede bulunmuş olmak domuz gribi yönünden riskin yüksek olduğunu gösterir. Bu şartlarda mutlaka bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir. 

Koruyucu aşısı var mı?
Domuz gribi aşısı Sağlık Bakanlığı tarafından önümüzdeki günlerde risk gruplarına uygulanmaya başlayacaktır.Mevsimsel gribe yönelik uygulanan aşılar domuz gribine karşı herhangi bir koruma sağlamamaktadır.

Hastalığın Tanısı Nasıl Konulur?
Belirti-bulguların görüldüğü hastalardan, hastalığın ilk 4-5 gününde alınan solunum salgılarında (boğaz, burun sürüntüleri veya trakeal aspirat gibi) virusungösterilmesi ile konmaktadır. Virus kültürü, PCR ve antikor titre artışlarıtanımlamada önem taşımaktadır. Ancak vakanın kesin teyidi dünya çapında belirlenmiş olan referans laboratuarlar tarafından yapılabilmektedir. 

Hastalığın tedavisi var mıdır? 
Gripte kullanılan antiviral ilaçlar bu grip türünde de kullanılmaktadır.  Bu ilaçlar hastalık belirtileri başladıktan sonra ilk 48 saat içerisinde verildiğinde hastalığın şiddetini azaltıp, süresini kısaltabilir.Ayrıca destekleyici tedavide şikâyetlerin azaltılmasına yönelik olarak doktor tavsiyesiyle çeşitli ilaçlar kullanılabilir.Antibiyotik kullanmanın virüsün tedavisi için herhangi bir yararı olmaz.Bağışıklık sistemini aktive etmek için B glukan içeren moleküller  ve çinko ihtiva eden moleküller,propolis ihtiva eden gıda takviyeleri semptomları azaltır.hastalığı atlatmayı kolay hale getirir.

Domuz gribinden korunabilmek için neler yapabiliriz?    
Hijyen kurallarına dikkat etmeliyiz.
Sık sık sabunla ellerimizi yıkamalıyız. (Alkol bazlı el dezenfektanları kullanılabilir)·        
Vücut direncimizi yüksek tutmalıyız. Bunun içinde düzenli uyumalı, dengeli beslenmeli ve bol sıvı tüketmeliyiz.·        
Ellerimizi yıkayamadığımız durumlarda, ağzımıza, burnumuza ve gözlerimize ellerimizle dokunmaktan kaçınmalıyız.·        
Grip şikâyetleri olan kişilerle yakın temastan kaçınmalıyız.·        
Öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burnumuzu tek kullanımlık mendil ile mendilimiz yoksa ceketimizin iç kısmı ile ağız ve burnumuzu kapatmalıyız.·        
Kapalı, kalabalık ve havasız ortamlarda bulunmamaya dikkat etmeliyiz. Bulunduğumuz kapalı ortamları sık sık havalandırmalıyız.·        
Hastalığın bulunduğu ülkelere zorunlu kalmadıkça seyahat etmemeliyiz.         

HİJYENİK EL YIKAMA İŞLEMİ
Eller su ile ıslatılır. 
Eller ıslatıldıktan sonra sıvı temizleyici 3–5 ml (yarım çay kaşığı) kadar avuç içine dökülür.  
Eller 20 saniye kadar parmak araları ve el bilekleri dahil ovarak yıkanır. 
Bileklerden başlanarak el durulanır. 
Kâğıt havlu ile el kurulanır. 
Musluk ellerin kurulandığı kâğıt ile kapatılır. 

ÇOCUKLARDA BOY UZAMASINDA ISAK’IN 8 CM FARKI

Her anne baba için çocuğunun boyu merak konusudur. İşte bu yüzden yaşıtlarıyla kıyaslar, çoğu zaman da bizzat ölçerek uzamasının normal olup olmadığını anlamaya çalışır.

ISAK VE AKABİNDE REÇETE ETTİĞİM ELEMENTLER İLE BOYUMUZ BEKLENEN BOYUMUZDAN 7-8 CM KADAR UZUN OLACAKTIR…

LAKİN EPİFİZ ÇEKİRDEKLERİ AÇIK OLMALIDIR

KABACA EN GEÇ 17 YAŞ ‘A DEK ŞANSIMIZ VAR DİYEBİLİRİZ 

LAKİN İDEAL YAŞ 7-15 ARASINDADIR

ÇOCUĞUNUZUN BOYU NELERDEN ETKİLENİR?
Boy uzamasında asıl etken genetik faktörler. Bunun yanısıra, beslenme, düşük doğum kilosu, geçirilen ağır enfeksiyonlar gibi pek çok etken de etkileyici sayılıyor. Uzmanlar çocuklarda boy uzamasının doğumdan ergenliğe kadar her yıl en az 5 cm olması gerektiğini belirtiyorlar.

Çocuklarda Boy Kısalığının Nedenleri
-Anne babanın boylarının kısa oluşu (genetik)
-Annenin düşük gebelik kilosu
-Bebeğin düşük doğum kilosu
-Anne sütünden mahrum kalma
-Dengesiz ve yetersiz beslenme
-Geçirilen ağır enfeksiyon ve hastalıklar
-Sevgisiz bir ortamda yaşamak
-Ağır işlerde çalışmak zorunda kalmak
-Futbol, barfiks, halter gibi sporlarla uğraşmak
-Büyüme hormonu eksikliği
-Ergenliğe erken girme

Çocuğunuzun Boyunun Daha Uzun Olması İçin;
-Hamilelikte gerekli protein, vitamin ve mineralleri mutlaka alın.
-Onu en az 6 ay emzirin.
-Her gün 750 ml  süt içirin.
-Gelişme döneminde yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayın.
-Basketbol, voleybol ve yüzme gibi sporlara yönlendirin.
-Ne çok kilolu ne çok zayıf; ideal kiloda olmasını sağlayın.
-Sevginizi hissetmesinin onun büyümesini olumlu yönde etkilediğini unutmayın.

Çocuklar yılda kaç cm uzarlar?
Çocukların büyüme hızları yaşlarına göre değişmektedir. Yeni doğan bir bebeğin boyu ortalama 50 cm’dir Bebekler ilk yılda 25 cm, ikinci yılda 10 cm uzarlar. Daha sonra yıllık büyüme hızı giderek azalır.Çocuklar 3-4 yaş arasında yılda 7 cm, 5-6 yaş arasında yılda 6 cm, 6 yaştan ergenlik dönemine kadar yılda 5 cm uzarlar. Ergenlik döneminde ise “büyüme patlaması” olur ve bu dönem boyunca kızlar ortalama 15 cm, erkekler 20 cm uzarlar. Ergenlik dönemi bitiminde boy uzaması durur.

Çocuğunuzun Boyu Ne Kadar Uzayacak?
Herşeyin bir hesabı var. Eh, çocuğunuzun da boyunu tahmin etmek için uzmanların başvurduğu formüller var. İşte size kız ya da erkek çocuğunuzun boyunu ortalama olarak tahmin etmenize yarayacak bir formül…. Ancak çıkan sonucun mutlak olmadığını aklınızdan çıkarmayın. Kızlar İçin Kız çocuğun boyu= Annenin boyu + Babanın boyu – 6.5 2 Erkek çocuğun boyu= Annenin boyu + Babanın boyu + 6.5 2

Çocuğunuz Kaç Yaşında Boy Gelişiminin Ne Kadarını Tamamlar?
Yaş Erkek Kız Doğumla birlikte yüzde 28.6 yüzde 30.9 3 aylık yüzde 33.9 yüzde 36.0 6 aylık yüzde 37.7 yüzde 39.8 9 aylık yüzde 40.1 yüzde 42.2 12 aylık yüzde 42.6 yüzde 44.7 18 aylık yüzde 45.6 yüzde 48.8 2 yaşında yüzde 49.5 yüzde 52.8 2.5 yaşında yüzde 51.6 yüzde 54.8 3 yaşında yüzde 53.8 yüzde 57.0 4 yaşında yüzde 58.0 yüzde 61.8 5 yaşında yüzde 61.8 yüzde 66.2 6 yaşında yüzde 65.2 yüzde 70.3 7 yaşında yüzde 69.0 yüzde 74.0 8 yaşında yüzde 72.0 yüzde 77.5 9 yaşında yüzde 75.0 yüzde 80.7 10 yaşında yüzde 78.0 yüzde 84.4 11 yaşında yüzde 81.1 yüzde 88.4 12 yaşında yüzde 84.2 yüzde 92.9 13 yaşında yüzde 87.3 yüzde 96.5 14 yaşında yüzde 91.5 yüzde 98.3 15yaşında yüzde 96.1 yüzde 99.1 16 yaşında yüzde 98.3 yüzde 99.6 17yaşında yüzde 99.3 yüzde 100.0 18 yaşında yüzde 99.8 yüzde 100.0 Anne babalar genelde çocuklarının boy ve kilo eğrilerini titizlikle inceleyerek bir takım belirtileri saptamaya çalışırlar. Bu eğrilerde en ufak bir farklılık doğması kimi zaman onları büyük endişelere sürükler. Oysa ebeveynlerin korkularının aksine çocuklar kendileri için normal olan bir düzende büyümelerini sürdürürler. Bebeklik döneminde boy Bir bebeğin gelecekteki boyunun ne olacağı büyük ölçüde döllenme anında belirleniyor. Daha anne karnındayken uygun koşullara sahip olan, doğum sonrasında ise sevgiden ve gıdadan yoksun bırakılmayan bebeklerin çoğu eninde sonunda genetik potansiyellerini gerçekleştiriyorlar. Genellikle hayatlarının ilk üç yılında büyüme hızlarında ve boylarında önemli bir sapma yaşanmıyor. Bu dönemdeki boy uzunlukları ebeveynlerinin boylarıyla ilgili. Örneğin; ufak tefek ebeveynden olan iri bir bebeğin büyüme hızı genellikle ikinci yılın sonunda azalmaya başlıyor. Bundan sonraki süreçte ise kendi genetik potansiyeli doğrultusunda devam ediyor.Ya da tersine, iri anne babası olan sağlıklı prematüre bir bebeğin büyüme hızının özellikle ilk altı ay içinde çok hızlı bir artış göstermesi normal sayılıyor. İlk üç yıl boyunca büyüme sıçramalar halinde gerçekleştiği için büyümenin çok az ya da çok fazla olduğunu gösteren tek bir ölçüm önemli olmayabilir. Yine de bir uyarı olarak dikkate almakta fayda var. Fakat, üç yaşından sonra görülen büyüme hızındaki sapmalar anormal sayılıp, incelemeyi gerektirebiliyor. Üç yaşından sonra en az 6 aylık periyotlarla aynı yerde ve kişi tarafından boy ölçümlerinin yapılması büyük önem taşıyor. Büyüme hızında veya boy eğrilerinde sapma varsa ileri tetkik ve araştırmaların, çocuk endokrinoloji uzmanınca değerlendirilmesi gerekiyor. Bu aşamada büyüme grafiğini inceleyen uzman anne ve babanın ölçülerini (boy ve kilo) çocuğun beslenme durumunu ve genel sağlık durumunu da dikkate alarak bebeğin hangi noktada normalden ayrıldığını saptamaya çalışıyor. Daha kapsamlı bir inceleme gerekip gerekmediği konusunda aileye yol gösteriyor. Boyu etkileyen faktörler Normal boy uzaması genetik, beslenme ve hormonların uygun etkileşimi sonucu gerçekleşiyor. Genetik: Anne ve babadan geçen genler büyümenin ana kalıbını (çocuğun boyu ne kadar olabilir? Ergenlik dönemine ne zaman girer gibi) veriyor. Genel olarak kız çocuklarının boyu annelerin boyu kadar, erkek çocukların boyu babalarının boyu kadar oluyor. Bir başka açıdan çocuğun boyunu anne ve babasının boylarının ortalaması belirliyor. (Yapılan araştırmalar erkek çocukların bu ortalamanın biraz üstünde, kız çocuklarının da biraz altında kaldıklarını gösteriyor.) Çocuğun nihai boy uzunluğu ise ancak bu genetik çerçevede maksimum düzeye ulaşabiliyor. Yani çok kısa boylu anne babaların çocukları genel olarak çok uzun boylu olmuyorlar. En uygun koşullar sağlansa bile ancak olması gerekenden biraz daha uzun olabiliyorlar. Ancak bu genel eğilimin dışında; eğer anne ya da babası kısa olmasına rağmen uzun boy geni taşıyorlarsa çocuğun uzun boylu olma ihtimali ortaya çıkıyor. Ya da bazen gerekli koşullar sağlanmadığından (yetersiz beslenme, sağlıklı bir çevrede yaşamama, büyüme döneminde ağır işlerde çalışma, ağır bir hastalık geçirme vs..) çocuk genetik çerçevedeki ortalama boy uzunluğuna dahi ulaşamayabiliyor. Beslenme:Büyümeyi sağlayan ikinci faktör beslenme. Beslenme özellikle ilk iki yaşta olmak üzere bütün yaşlarda büyümeyi etkiyor. Anne karnından başlayarak iyi beslenen bir çocuk ideal kilosunu da koruduğu takdirde boy uzunluğunda avantaj yakalıyor. Çünkü aşırı kilolu ya da çok zayıf olma hormonları olumsuz etkilediğinden boy uzamasını engelleyebiliyor.Yetersiz beslenmenin en önemli bulgusu ise boy kısalığı. Hormonlar:Büyümeyi sağlayan üçüncü faktör hormonlar. Hormonlar içinde özellikle büyüme hormonu önemli. Bunun yanında tiroid hormonu, cinsel hormonlar ve kortizol de büyüme üzerine önemli etkilere sahip hormonlar arasında yer alıyorlar. Boy kısalığıBüyüme hızının 2-3 yaşta yılda 8 santimetreden kısa olması, 3-4 yaşta yılda 7 santimetreden kısa olması, 4-9 yaş arasında yılda 5 santimetreden az olması, anne baba boyuna göre çocuğun beklenen boyunun kısa olması “”boy kısalığı”” olarak tanımlanıyor. Boy uzamasının aniden durması ise çocuğun sağlığı ile ilgili önemli sorunların göstergesi olabiliyor. İşte bu durumda bir uzmanın ve anne babanın dikkatli davranmaları gerekiyor. Boy uzamasında yavaşlama iki durumda gerçekleşiyor. İyi beslenen kilosu normal veya normalin üstündeki çocuklarda büyümenin yavaşlaması:Bu çocukların genellikle hormonal bozuklukları oluyor. Bu çocuklarda hormonal tetkiklerin yapılması gerekiyor. Zayıf çocukta büyüme hızının yavaşlaması: Kilosu yaşına göre düşük olan çocukta boyun da kısa olması bazı hastalıklardan kaynaklanabiliyor . Örneğin:uzun süreli ishal, böbrek hastalıkları, beslenme bozuklukları, sindirim sistemi hastalıkları, diğer sistemik hastalıklarBüyüme hormonunun önemi Çocuğun boy artışındaki durumun anne baba tarafından dikkate izlenmesi büyük önem taşıyor. Dikkate alınmadığı durumlarda çocuğun normal boya ulaşması konusunda yapılabilecekler için zaman kaybediliyor. Öncelikle durumun büyüme hormonu eksikliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için hormon testlerinin yapılması gerekiyor. Büyüme hormonu eksikliğine bağlı olarak çocuğun boyundaki uzamanın durması ne kadar erken fark edilirse, çocuğun da hormon tedavisiyle gerçek boy potansiyeline ulaşması o kadar mümkün olabiliyor. Büyüme hormonu çocuklara doğrudan enjeksiyon yolu ile veriliyor. Çocukların kendilerinin de kolayca ve acı duymadan uygulayabildikleri bu yöntem hastaların yaşam kalitesi açısından da önemli gelişmeler sağlıyor. Kız çocuklarında daha önemli Özellikle kız çocuklarının büyük bölümünün ilk adetleri ile birlikte boylarındaki uzamanın yavaşlaması ve kemiklerinin büyümeye kapalı hale gelmesi nedeniyle, olası bir sorunun erken yaşta tespit edilmesi gerekiyor. Örneğin, yaşıtları arasında normal hızda boyu uzamakta olan bir kız çocuğunun daha sonra sınıfının en kısa boyluları arasına girmesi, bir yıl boyunca büyümeyen ayak numarası, değişmeyen elbise bedeni ve kısalmayan pantolon boyları anne babaların büyüme hormonu eksikliğinden şüphelenmeleri için yeterli belirtiler olarak görülmeli… Konu ile ilgili bir uzmana başvurulması ise atılacak ilk adım…. Çünkü gerekli testler yapıldıktan sonra büyüme geriliği ortaya çıkarsa ve çocuğun kemik yaşı da elveriyorsa hemen ilaç tedavisine başlanabiliyor. 

ÇOCUKLARDA KEKEMELİK BELİRTİLERİ VE ÇOCUĞA YAKLAŞIM

2–5 yaş arası kekemelik başlayan aileye çocuk doktoru önerilerini söylemeli. Aile ile işbirliği yaparak 6 ay beklemeli. 6 ay sonra halen devam ediyorsa konuşma terapisine yollanmalı. Ancak bazı aileler çok huzursuz ve tedirgin ise ailede başka kekemelik var ise beklemeden yollanabilir.

2–5 yaş arası kekemelik başlayan aileye çocuk doktoru önerilerini söylemeli. Aile ile işbirliği yaparak 6 ay beklemeli. 6 ay sonra halen devam ediyorsa konuşma terapisine yollanmalı. Ancak bazı aileler çok huzursuz ve tedirgin ise ailede başka kekemelik var ise beklemeden yollanabilir.

AİLENİN YAPMASI GEREKENLER
Konuşurken sakin bir şekilde dinlemeli ve konuşma bitince cevap verilmeli. Konuşurken söyleyemediği kelimeleri siz söylemeyin, bırakın sözünü kendi bitirsin. Uyarıcı kelimeler yok “dikkat et, yavaş konuş, acele etme, gibi…” kesinlikle söylenmemeli. Kekemelik ile ilgili çocuğun yanında hiç konuşmayın. Hatta şifreli bile konuşmayın. Örneğin telefonda anne eşiyle ya da anneanneyle konuşuyor ve “evet evet bu gün var, başladı “…gibi konuşmalar bile yok.
Çocuk eğitiminizde mutlaka evet-hayır olmalı. Hayır dediniz çok ısrar etti, ağladı yine yapmadınız. Gün içerisinde kekemelik başladı, çok üzüldünüz ve hayır’dan geri dönüp yaptınız. Bunu sakın yapmayın: Çünkü çocuğa şunu öğretiyoruz. Kekelersen ben dayanamıyorum, üzülüyorum ve evet oluyor. Çocukta bu mesajı alınca, her istediği olsun diye kekemeliği yerleştiriyor, yani kalıcı olmasını büyükler sağlıyor. Bu tutarlı davranış hem kekemelik hem de kişilik gelişimi için önemlidir. Kekemeliği olan çocuk 2-3 yaş arasındaysa oyun grubu ya da 2-3 saatlik yuva önerilebilir. 3 yaşın üzerindeyse yarım günlük veya tam günlük yuva önerilmeli. Çünkü günümüzde çocuklar evde anneyle ya da bakıcıyla yalnız büyüyor.Ev ortamı ve yetişkin insan artık onlara yetmiyor evde çok sıkılıyorlar. Kekemelik az ise artıyor. Kendi yaş grubu içinde olması gerekebilir ve kendi yaşını yapması gerekiyor. Anne ve babanın ayrı ayrı çocuğuyla bire bir kaliteli zaman geçirmesi önerilmeli. Bir şey öğretmek değil. Sadece oyun oynayacaklar. Ne oynayacaklar çocuk karar vermeli. TV. bilgisayar playstation,…gibi elektronik eşyalardan çok, insan ve çocuklu ortamı tercih etmeli aileler. Dış ortam ve kalabalık ortamda olmalı yani insan ilişkisi önemli. Özellikle TV ya da CD’lerden izlenen çizgi filmlerde şiddet-dövüş kavga ya da kötü karakterler var. Bütün bu sahneler çocukları korkutuyor. Gerçek zannediyorlar ya da gerçekte kendi başına gelecek diye korkuları başlıyor. Bu da kekemeliği tetikliyor.Bazı aileler çok koruyucu oluyor. Ailenin koruyucu olmaması gerekiyor, yaşı gibi davranmalılar. Bazı aileler hep bebekmiş gibi davranıyorlar, hatta severken seslenirken 5 yaşındaki kızına bile “bebeğim” “miniğim” diye sesleniyorlar. Örneğin giyinme-soyunma-yemek yeme.. .vs., yapabilmesine rağmen aileler kendileri yapıyorlar.

Aşırı korunarak büyütülen çocuklar bir zorlukla karşılaştığında kekemelik az ise artıyor, geçmiş ise hemen başlıyor.Korku, kaygı ve heyecan kekemeliğe neden olabiliyor. Genetik faktörler kekemelikte etkili olsa da çekingenlik ve yetersizlik hissi ise kekemeliği pekiştiriyor. Okula başlayan 66 aylık çocuklarda yetersizlik hissiyle gelen korku ve kaygıya bağlı kekemeliğin ortaya çıkabileceğini vurguluyor.Korku, kaygı ve heyecanın kekemeliğe neden olduğu , çekingenlik ve yetersizlik hissinin kekemeliği pekiştirdiğine hiç kuşku yoktur. Bir tür konuşma bozukluğu olan kekemelik, konuşma esnasında veya konuşmaya başlarken bazı ses veya sözcükleri tekrarlayarak ya da duraklayarak çıkarma ile gelişen konuşmanın akıcılığını bozan, yanlış konuşma alışkanlığıdır. Kekeme olan bireyler özellikle heyecanlandıklarında, baskı altına girdiklerinde, stres yaşadıklarında, sinirlenince, yeni kişilerle konuşurken, toplum karşısında konuşurken, önemli bir kişiyle konuşurken daha sık kekelerler. Konunun uzmanlarından çocuğumuzda erken yaşta kekemelik olduğunu nasıl fark edebileceğinizi, kekemelik nedenlerini, belirtilerini, tedavisini ve ne tür önlemler almamız gerektiğini öğrendik.Kekemelik ne zaman ortaya çıkıyor?Çocukların dil gelişimini tamamlaması bir süreçtir. Ebeveynler için çocuklarının ilk sarf ettikleri sözler heyecan ve mutluluk kaynağıdır. Ancak konuşma sırasındaki yenilemeler ve bir sözcüğün aranması anne- babanın kulağına kekeleme gibi gelebilir. Bunun nedeni çocukların 2-7 yaş arasında, en sık da 3-5 yaş arasında normal akıcı olmayan konuşma döneminde olmalarıdır. Yaratılış olarak kadınların beyinlerinde konuşmayla ilgili olan kısım erkeklere göre daha etkin çalışır. Bu nedenle erkek çocuklarında normal akıcı olmayan konuşma dönemi kız çocuklara oranla 4-5 kat daha fazla görülür.Bu yaşlardaki çocuklar dil gelişimini hala tamamlıyor olduğundan konuşma esnasında oluşan aksamalardan ötürü ‘çocuğum kekeme’ diye anne babaların paniğe kapılmaması gerekir. Ancak konuşma sırasında çocuğun sözcüğü tekrar etmesi kulağa sanki kekeleme gibi gelir. Anne babalar çocukların gelişimi konusunda kuruntuya kapılarak, olayı büyütürler ve kendi kendilerine tanı koyup çocuklarının kekeme olduğuna karar verirler. Oysa yapılması gereken serinkanlı olmak ve her çocuğun bu gelişim döneminden geçmek durumunda olduğunu bilmektir.Kekemeliğin nedenleri nelerdir?Kekemeliğin birden fazla nedeni vardır bu durumun psikolojik, fizyolojik ya da  kalıtımsal nedenlerden kaynaklanabilir. Fizyolojik olarak beyin dalgalarından gelen iletim bozuklukları kekemeliğe neden olabiliyor. Solunum bozukluğu ve nefesi doğru kullanamama da nedenler arasında yer alıyor.

Çocukların psikososyal anlamda sıkıntı veren çevrelerde bulunması, ailevi problemler, herhangi bir şeyden duyulan şiddetli korku da kekemeliğe sebebiyet verebiliyor. Baskı ve stres altında kalmaları, onlardan büyük beklentilerin olması, titiz ve kontrolcü bir çevrede yetişmesi nedeniyle  kekemelik ortaya çıkabilir. Genelde kekemeliği başlatan korku ve strestir. Çocuklarda konuşama bozuklukları ve tedavisiKekemeliğin çok görüldüğü bir neden de travma durumlarıdır. Birey ani korku kaygı gibi ağar ve ani duygu değişlerinden sonra kekeleyebilir ve ya konuşamayabilir.Kekemeliğin nedenlerinden biri de ev içerisinde ebeveynler ya da yakın akrabalardan birinin kekeme olmasıdır. Çocuk o kişi ile özdeşim kurarak kekemelik gösterebilir.Çocuklarda kekemelik doğal bir süreç midir?Bir tür konuşma bozukluğu olan kekemelik konuşma esnasında ya da konuşmaya başladıktan sonra oluşan ses ve hece yenilemeleri, tekrarlama, uzatma, konuşma akıcılığında duraklama şeklinde çeşitli bozuklukları kapsamaktadır. Konuşmadaki ritim bozukluğu olarak da adlandırılan bu hastalığın nedenleri psikolojik, fizyolojik ya da kalıtımsal nedenlerden kaynaklanabiliyor.Kekemeliğin tespitte ailenin önemiKekemeliğin çocukluk döneminde tespitinde özellikle ailelere önemli görevler düşüyor. “Aile, çocuğun ilk andan itibaren gelişiminde, sosyalleşme süreçlerinde ve davranışların gerçekleştirilmesinde en önemli etkendir. Çocuğun konuşmaya başladığı ilk dönemlerinden sonra ne söylediğine ve nasıl söylediğine dikkat edilir. Bu dönem çocuklarda düşünme hızı, sözcükleri çıkarabilme hızından fazladır. Bu sebepten çocukta geçici kekemelik ve konuşma bozuklukları da görülebilir. Kimi anne-babalar, çocuğun dil gelişimi sırasında yaşıtlarından farklı konuştuklarını tespit edebilirler.İlk tespit sonrasında çocuğun konuşmasında sürekli ve klinik bir bozukluk olup olmadığının tespiti açısından bir uzmana başvurmak gerekir.  Aileler, çocuğun ruhsal ve duygusal gelişimi için sağlıklı ortamlar yaratmalı,  daha güvenli ve sevecen  bir aile ortamı içerisinde onun  gelişimini destekleyerek sorunu aşmasında yardımcı olmalıdırlar.Çocukluk döneminde atlatılabilecek bir durum olan  kekemelik için erken tespit ve doğru tedavi yöntemleriyle büyük oranda düzelme sağlanabiliyor. Ergenlik dönemiyle beraber bu oranın daha da arttığı söylenebilir.”Kekemelik zeka geriliği değildirAraştırmalar göstermiştir ki çocukluk döneminde kekelemenin geçici olarak ortaya çıkma nedeni çocuklardaki düşünme hızının konuşma hızından daha fazla olmasıdır. Kekeleyen çocuklar genelde düşünülenin tersine zekidir. Çocuklar hızlı düşündüğü için düşünme hızı önde konuşma hızı arkada kalır. Aile tarafından çocuğun konuşmasının düzeltilmesi için baskı yapılmaz ise kekemelik kendiliğinden de geçebilir Kekemeliğe sebep olan faktörler korku ve strestir.

Ebeveynlerin beklentilerini yerine getiremeyen, baskı ve kontrol ruhuyla büyütülen bir çocukta da kekemelik ortaya çıkabilir.Kekemeliği sosyal yönden çocuk için yarattığı zorluklarKonuşma akıcılığı bozukluğu çocuğun okul başarısını, ilerleyen dönemde birey olarak mesleki başarısını ve  toplumsal iletişimi bozabilir. Bu durum çocuğu içine kapanık bir hale getirebilir. Bana gülecekler, benimle alay edecekler endişesiyle konuşmaya çekinirler. İletişim kurmaktan kaçındıkları için arkadaşlık kurmakta zorluk çekebilirler.Ancak kekemeliğe neden olan koşullar değiştikçe, kişi diğer insanlarla daha kolay iletişim kurdukça konuşması da düzelecektir. Bu eğitimle de söz konusu oluyor. Kelime haznesi arttıkça kekemelik de iyileşme periyoduna girmiş olacaktır.Çocuklarda ve Yetişkinlerde Kekemelik TedavisiKekemelik, konuşma seslerinin üretiminde meydana gelen bozulmalarla karakterize oluşuyor. Genelde çocukluk çağında başlıyor ve bazı durumlarda yaşam boyu devam ediyor. Kekemeliğin gerçek nedeni bilinmiyor. Ancak yapılan son çalışmalar bu bozuklukta genetiğin rol oynadığı belirtiliyor. Kekeleyen birçok bireyin kekemelik riski geliştirmelerine neden olan özellikleri kalıtsal olarak getirdiği düşünülüyor. Çocuklarda büyüme geriliğinin nedenleriBu özelliklerin gerçek doğası ise henüz bilinmiyor. Ancak bu özellikler, bireyin cümleyi akıcı olarak üretmesi için gerekli olan çeşitli kas hareketlerini birleştirme yeteneğini bozuyor. Dil gelişiminin en hızlı olduğu 18 ay- 7 yaş arasında başlayan kekemelik bazı çocuklarda yaşanan ufak bir heyecandan sonra bile başlayabiliyor.Dil gelişim sürecindeki akıcı olmayan konuşmayla kekemeliği karıştırmayınKekemelik dil gelişimi sürecinde çocuklarda meydana gelen normal kelime tekrarları ile karıştırılabiliyor. Ayırıcı tanı için normal akıcısızlığı anlamak önemli bir nokta. Konuşma gelişiminin ilk yıllarında bütün çocuklar akıcılık bozukluklarına karşı duyarlı oluyor. Konuşmanın normal akıcısızlığı genellikle 2-7 yaş çocukları arasında, özellikle 2,5-4 yaş arasında yükselmiş bir oranla ortaya çıkıyor. Normal akıcısızlık gösteren çocuklar 3 yaş sonrasında genellikle ses ya da hece değil kelime veya öbek tekrarları yapıyor. Ayrıca normal çocuklar takılmalarının farkında olmuyor ve heyecan, hayal kırıklığı gibi belirtiler göstermiyorlar.Kekemeliği fark eden çocuklar duruma tepki gösteriyorKekemelik 18 ay ile 7 yaş arasında herhangi bir dönemde başlayabiliyor. Ancak en çok dil gelişiminin hızlı olduğu 3 ve 5 yaş arasında ortaya çıkıyor. Bazı çocuklarda kekemeliğin başlangıcı yeni bir kardeşin doğması, yeni bir eve taşınma gibi normal stres durumlarından sonra aniden oluşabiliyor. Bu gibi durumlarda öncelikle sakin olmak ve ardından uzman bir konuşma terapistiyle iletişime geçmek gerekiyor. Çocuğun durumuna ve genetik faktörlere bakıldıktan sonra tedavinin zamanlamasına karar veriliyor. Kekelediğini fark eden çocuklar bu duruma karşı tepki göstermeye de başlıyorlar. Örneğin, göz kırpma, vücudu öne atma, ayağını yere vurma gibi davranışlar da kekemeliğin akabinde görülebiliyor.Terapi sonrasında konuşma akıcılık kazanıyorKekemeliğin herhangi bir ilacı veya ameliyatı yok. Kekemeliği olan bireylere dil ve konuşma terapistleri tarafından kekemelik terapisi uygulanıyor. Kekemelik terapisine genellikle kekemelik ortaya çıktıktan 3-6 ay sonra başlanıyor. Bazı durumlarda, özellikle ailede kekemelik geçmişi varsa ve çocuğun kekemeliği şiddetliyse terapilere hemen başlanması gerekebiliyor. Her bireyin düzelme oranı farklılık gösterse de bütün çocuklar ve yetişkinler terapiden fayda görüyor. Terapi sonrasında bazı çocuklarda kekemelik tamamen ortadan kalkarken, bazıları daha az kekelemelerine yardımcı olacak stratejileri öğreniyorlar. En önemlisi ise kekeleyen bireyler konuşma becerilerinde daha rahat olmaya başlıyorlar.Çocuklarla yetişkinlerin tedavileri farklılık gösteriyorKekemeliği azaltmayı hedefleyen çeşitli terapi teknikleri bulunuyor. Başarının sağlanması için sistematik bir terapi programının uygulanması gerekiyor. Terapi süreci kişinin başarısına, kekemelik şiddetine, terapi programının düzenli ilerleyişine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Kekemelik terapisinin başarısında kişinin yaşı da önem taşıyor. Küçük çocuklar kekemeliğin henüz başında olmaları nedeniyle avantajlıyken yetişkin bireyler de terapi tekniklerini uygulamada daha bilinçli davranabildikleri için avantajlı konuma gelebiliyorlar.Kekemeliği abartmak da yanlış, yokmuş gibi davranmak daAilenin kekemelik karşısındaki davranışı önem taşıyor. Aile çocuğunda kekemelik davranışlarını gözlemlediğinde çocuğun endişesini arttıracak tutumlar sergilememeli. Ancak çocuğun kekemeliğini tamamen görmezden gelmek de doğru bir davranış değil. Çünkü çocuğun dünyasında anne ve baba zor zamanlarında yanında olan, ona yardımcı olan kişilerdir ve kekeleme anlarında da çocuk zor bir durumun içerisindedir. Aile çocuğa karşı davranışlarını dil ve konuşma terapistinden danışmanlık alarak düzenlemelidir. Terapinin aşamasına bağlı olarak ailenin çocuğa karşı tutumları değişiklik gösterebiliyor.Kekemeliği tabu gibi görmeyinÇocuğun çevresi sadece anne-baba ve yakın akrabalardan oluşmuyor. Çocuğun çevresindeki herkesin davranışlarını düzenlemek mümkün olmayabiliyor. Özellikle okul ortamındaki çocuklardan acımasız eleştiriler duyulabiliyor. Bu nedenle çocuğu kekemelik konusunda bilinçlendirmek çok önemli.

Toplumda kekemelik rahatlıkla fark edilen ama üzerine kesinlikle konuşulmayan bir tabu. Çocuklarımızla kekemelik üzerine konuşmak onların kendi dünyalarında yarattıkları korkuları yenmelerine yardımcı oluyor.Kekemelik tedavisinde ailelere düşen görevlerÇocuğun ilk sosyalleştiği ortam aile olduğundan kekeme çocukları olan anne – baba ve diğer aile bireylerine önemli görevler düşüyor. Öncelikle çocuk kekelediği zaman kesinlikle alay edilmemesi gerektiğini belirtiyor. “Çocuk kekelediğinde yüzünüzde oluşacak üzülme ya da acıma ifadelerinden kaçınmalısınız. Düzgün konuşması yönünde ısrarlı şekilde telkinde bulunmak, çocuğun sözünü yarıda kesip cümlesini tamamlamak çocuk üzerinde bir baskı ve heyecan oluşturacak ve daha çok kekelemesine neden olacaktır.  “Kekeme” terimi çocuğun duyabileceği ortamlarda vurgulanmamalıdır. Sabırlı olmanız, çocuğunuzu konuşurken dinlemeniz ve düzgün konuşmanızla çocuk için rol model olabilirsiniz. Konuşması sırasında kekeme çocuklar göz teması kurmaktan kaçınabilirler, ancak siz yine de çocuğunuz ile göz teması kurmaya çalışın ve konuşurken dudaklarına bakmayın.”Anne Baba kekemelik konusunda çocuğa nasıl destek olabilir?•  Kekemeliğin aşılmasında en önemli etken sevgi dilidir. Öncelikle çocuk anne babasının ona sevdiğini hissetmelidir.•  Anne baba çocuğun ruhsal ve duygusal gelişim için sağlıklı bir ortam yaratmalıdır. Ebeveynler aralarındaki sorunları çocuğa yansıtılmadan çözülmelidir. Çünkü gergin ortamların kekemeliği arttırmaktadır.•  Çocuk konuşma esnasında teklediğinde ya da bir sözcüğü aradığında asla sinirlenmeyin ve sabırlı bir şekilde konuşmasının bitmesini bekleyin.•  Çocuk konuşurken göz kontağı kurun.•  Konuşma sırasında teklediğinde cümleleri asla onun yerine tamamlamayın.•  Başkalarının yanında çocuğun kusuru hakkında asla konuşmayın.•  Daha akıcı konuşan akranlarıyla çocuğu asla kıyaslamayın. Böyle bir kıyaslama çocuğun iyileşme sürecini yavaşlatır.•  Özellikle alay etme ve konuşmaya zorlamanın olumsuz etkisi fazladır. Arkadaş çevresinde eksik konuştuğu için başka çocuklar tarafından alaya alınması engellenmeli bunun için gerekirse öğretmenin desteği alınmalıdır. Öğretmen bu durumdaki bir çocuğa nasıl davranılması gerektiğini, bunun geçici bir dönem olduğu ve dalga geçilecek bir durum olmadığı hususunda öğrencilerini yönlendirmesi faydalı olacaktır.